27 Şubat 2014

Olmalı Olmalı

Yaşamın bir anlamı olmalı.
Yaşamın bir sürü anlamı, anlayana.
Yaşamın hiç anlamı yok, anlamayana.
Herşeyin bir güzelliği, görürsen.
Herşeyin bir çirkinliği, görmeyi bilmezsen.
Günlerin sevinci, yaşamayı bilirsen.
Günlerin sıkıntısı, atmayı bilmezsen.
Anlayanlar..
Anlamayanlar..
Anlayanlar anlamayanlara anlatsınlar,
Bir de bana..


07 Şubat 2014

Yine Öyle Böyle

Öylesine ben demeyeli, içimden gezenleri yazmayalı olmuş bir vakit yine. Bu sürede yeni yıl gelmiş ikinci ayına geçmiş bile. Yelkovanlar, akrepler boş durmaz sürekli ilerlerken ben de boş durmadım. İki ülkeye gittim: Fransa ve Bulgaristan.

Aralık ayındaki Fransa gezisi eşimin 40 yaş kutlaması içindi. Lyon ve Paris şehirlerinde gezindik. Biletleri Pegasus'dan aldığımız, oteli booking.com'dan ayarladığımız, nereleri gezeceğimizi google searchten bulduğumuz neşeli, eğlenceli, yorucu, farklı, iyi hissettiren, özgür, gerekli, tazeleyici bir gezi oldu. Paris aşıkların şehri derler ya öyledir veya değildir demeyeceğim ama Eyfele çıkıpta sevdiğine sarılıp o manzarayı seyretmek hakikaten guzel. Gezimiz boyunca hergün yaklaşık 15km yol yürüdük, yürüdük, yürüdük. Tabi ki metro kullandık ama arka sokakları gezip görmek, şehri daha çok tanımayı, hissetmeyi sağlıyor bana gore. Keyifli!!

----

Ocak sonunda da çocuklarla beraber Bulgaristan'da kayak tatili yaptık: Borovets. İlk defa gittik Bulgaristan'a hem de arabayla. Bu konuda benim çok çekincem vardı ama dert ettiğim gibi olmadı. En azından arabayla gidilebilir, çocuklarla seyahat edilebilirmiş gördüm. Bir hafta kaldık, kaydık eğlendik ve sonradan gulumseten ufak tefek olaylarımız da oldu :)
- Yola çıktığımız gün Kapikule'de 7 saat sınırı geçemedik. Sistemde arıza varmış. Anlaşılmaz!!
- Çocuklarla beraber gezme amaçlı bindiğimiz gondol ile 2300 metreye kadar çıktık. Ve vardığımız saat itibariyle gondalla geri dönemeyeceğimizi öğrendik. Şaka mı!!
- Alınan günlük biletleri bir kişi kullanırmış, başkasına verilemezmiş. Bloklanırmış. Bilmediğimiz kuralı kırdık. Kızgın!!
- Bulgar öğretmene 3 dakika boyunca ingilizce 'certificate' anlatmaya çalışıp, kadının 'Diploma' demesiyle olay koptu. Komik!!
- Dönüş yolunda 16:30'da Mahmutbey gişelerinden çıkıp Ümraniye'ye gitmek için İstanbul trafiğinde 3 saat geçirmemiz, Kumkapı, Sultanahmet dolanmamız gerekiyormuş. Vahim!!

----

Güzellikleriyle, acısıyla, tatlısıyla, soğanıyla, salçasıyla bir de zeytinyağlısıyla 5 ay geçmiş çok mu? Buarada ömür geçmiş haberin var mı.. Endişeli!!


06 Eylül 2013

Neden Olmasın

Aylar sonra bloguma bakayım dedim. Dedim ama baktım ki hep karanlık renkler var, içimi açmadı kararttı. Sanırım bloga başlarken içim sıkkınmış. Arka fon filler yani griydi (ki filler en sevdiğim hayvanlardır) dedim bu sefer açık renk olsun. Maviymiş insanları en rahatlatan. O yüzden facebook, foursquare,skype mavi renkelerindeymiş. Benim içimi açıyor hakikaten mavi ama uçuğundan olacak şöyle gözü boğmayan rahatlatan haliyle.
Marttan beri ne çok şey oldu bahar geldi yaz geldi şimdi sırada sonbahar. Mevsimler geçiyor, insanlar yaşlanıyor, çocuklar büyüyor kısaca hayat akıp gidiyor. Siz de bu hayatın içinde kaybolup gidiyor musunuz yoksa hayata sıkıca tutunmuş her anını değerlendiriyor musunuz? Yok yok girmeyeceğim o bilindik sözlere işte hayat kısa, her anını iyi değerlendir falan filan. Çok gerçekçi bulmuyorum her anımı değerlendiriyorum tabirlerini. Gün olur yataktan çıkmak gün olur eve girmek istemezsiniz. Kimi zaman işe gitmek zor gelir kimi zaman da evde kalmak. Bence geriye baktığında anlatabilecek güzel anıların çıkıyorsa yaşamışşın-yaşıyorsun demektir. İddalı değilim bu konuda, mükemmelliği de aramıyorum ama gezmeyi, anılarımı bu anlamda çoğaltmayı seviyorum ve yeni yerler görmeyi özlüyorum. Gezdiğim yerleri yazabileceğim bir blogum olsun isterdim belki ama ona da vakit lazım. Ben o vakti sürekli ayıramıyorum ki. Ama son senelerde kitap okumaya gerçekten vakit ayırmaya başladım. Genelde tatillerde okuyabilirken şimdi hergün elime kitap alır oldum. Eşim başlattı bu alışkanlığı da. Senelerce eline kitap almayıp, bir kitapla okumayı bırakıp yeni bir kitapla okumaya başladı. Onun başlaması beni motive etti. Ne zevkli şeymiş meğer okuduğun kitabı başkasıyla paylaşmak, tartışmak, heyecanla onun da okumasını beklemek.. Yazıya başlarken bunu düşünmemiştim ama okuduğum kitaplardan da bahsedebilirim burada. Hem size fikir verir hem bana arşiv olur. Neden olmasın :)

11 Mart 2013

BİR KIZIL GONCAYA BENZER DUDAĞIN


Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kim bilir hangi gönüldür durağın


Her gören, göğsüme taksam seni der
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kimi billur bakışından söz eder
Kim bilir hangi gönüldür durağın


Söz: Melek Hiç 
Müzik: Amir Ateş

Bu aralar taktım bu şarkıya. Özellikle melodisi çok hoşuma gidiyor. Böyle içli içli. Bir baktım Amir Ateş bestelemiş. Şaşırdım. Nedense daha eskilerden birini bekliyordum. Bir de onu daha ziyade ilahilerle eşleştiriyordum. İlahiler söyleyen biri tarafından bestelenmiş ama rakı masalarında çalınır hale gelmiş güzel melodili şarkı diye düşünürken biraz google amca araştırması yaptım. Meğerse Melek Hiç tarafından yazılan bu şarkı Hz.Muhammed’e yazılmış. Bir kere daha şaşırdım. Güzel söz, güzel melodi. Huzurlu dinlemeler.. :)

05 Mart 2013

UÇUKCUK

Evet bir varmış bir yokmuş yine bende uçuk nam-ı diğer herpes çıkmış. Dünkü sıkılmanın zaten bir göstergesi olmalıydı di mi. Uçukcuk da yememiş içmemiş gelmiş benim dudağımı bulmuş yine. Hani derler ya uçuk sıkıntıdan çıkar diye, ben uçuk çıkınca daha çok sıkılıyorum. Ne olacak şimdi :(

Uçuğu geçirmenin bir sürü yöntemi var (güya!!).. Kimi kocakarı kimi bilimsel diye bildiklerimiz. İşte  duyduklarım, uyguladıklarım:

-        Uçuğun çıkacağını hissettiğin de hemen ilaç mudahalesinde bulunmak. Bunu için en etkilisi Zovirax. Eczanelerde küçük tüplerde satılıyor. Cüssesine göre pahalı bir ilaç.

-        Göz teramisini de iyi geliyormuş. Bir iki denedim ama etkisi olmadı. İlla ilaçla tedavi edeceksem ilk şıktakini uygulamayı tercih ederim.

-        Tahta kaşığı ocakta ısıtıp sonra uçuğun çıktığı yere dokundurmak. Kaşık dayanabileceğiniz sicaklıkta olsun tabi. Uçuğu geçiricem derken dudağınızı yakmayın. Kimileri bunun uçuğu korkutup kaçırdığını söylüyor. Ben bir kere denedim hiçbirşey olmadı. Bence denemeyin, gereksiz.

-        Ruj sürmek, tabi dudağınızdaysa. Aslında maksat uçuğun çıktıgı yeri nemli tutmak ve kurumasını engellemek. Bayanlar için sıkıntı olmaz J

-        B vitamini almak. Uçuğun çıkış nedenlerinden biri B vitamini eksikliği. Bunu içeren yiyecekler yemek veya vitamin hapı almak.

-        Olduğu gibi bırakmak..

Genelde ben nemlendirici kullanıp kendi haline bırakmayı tercih ediyorum. İlk iki gün sızlıyor ama sonra yavaş yavaş geçmeye başlıyor. Görüntüsü ve hissiyatı rahatsız verici olsa da 5-7 gün içersinde geçiyor. Buarada oynamayın ki etrafa da bulaşmasın. Bu virüs vücudunuza girmişse öyle ya da böyle sizi güçsüz yakaladığı bir anda ortaya çıkabiliyor, mümkünse sıkılmayın…

Hepinize uçuksuz günler diliyorum ve sizlerin varsa etkili yöntemleri paylaşmanızı bekliyorum..